[K]ris-[B]use* Alışan Üye
Cinsiyet : Kayıt tarihi : 17/02/11 Mesaj Sayısı : 71 Doğum tarihi : 16/06/95 Yaş : 29 Nerden : AnKaRa Lakap : (=BıDıK=)
| Konu: *Gün Dönümü* Cuma Şub. 18, 2011 12:56 pm | |
| Ben de Renesmee'nin ağzından Alacakaranlık serisine devam olarak bir senaryo yazıyorum. Umarım beğenirsiniz..
Gün Dönümü Forks'dan ayrılmış, New York'a yerleşmiştik. Ailem liseye giderken ben de Esme'ye arkadaşlık ediyorum. Aslında bende onlarla birlikte liseye gidebilirdim, artık gelişimim yavaşlamıştı ve muhtemelen birkaç ay sonra duracaktı. Şu an yaklaşık 17 yaşında bir kız gibi gözüküyordum. Carlisle'ın hesaplamaları doğruysa (ki muhtemelen doğruydu, dedem asla yanlış yapmazdı) gelişmem 18 yaşına gelince duracaktı. Ama tahmin edeceğiniz üzere annem buna izin vermedi.
Gözlerimi New York'un serin ama güneşli havasına açtım. Böyle havaları çok seviyordum. Ailem liseye gitmeyecekti ve muhtemelen Alice (ona yenge dememden hoşlanmıyordu, kendini yaşlı hissediyormuş) ben sıkılmayayım diye camlarını daha koyu bir camla değiştirdiği Porsche'uyla beni ve Jacob'ı (beni asla yanlız bırakmazdı) bir alışveriş merkezine götürecekti. Üzerime fıstık yeşili keten bir elbise giydim ve aşağıya koşturdum.
"Günaydın," dedi Alice, o tiz sesiyle. Rosalie geldi ve bana sarıldı, sonra "geç kalma," diye fısıldadı kulağıma. O sırada annem kapıdan elinde bir krep tabağıyla geldi. İnsan yemeği yemeyi sevmiyordum ama annem bunun daha sağlıklı olduğunu ve insanlar gibi yemeyi öğrenmem gerektiğini söylemişti. Kahvaltı edecektim; olamaz. Yedi Cullen ve promosyon hediyesi Jacob, uzun ahşap masaya oturdular. Annemde tabağı önüme bırakıp yerine geçti. Ailem yemek yerken beni izlerdi, bu çok utanç verici bir duyguydu. Eğer yemek yiyen insanlarla otursaydım, bunun bir önemi olmazdı. Onlarda benim yaptığım gibi çatallarını yanlış elleriyle tutabilirlerdi, yada önlerine getirilen lastik gibi et parçalarını kesemeyebilirlerdi. Kimse size bakıp gülmezdi. Ve, elbette dayınız size kızarmak konusunda masadaki domateslerle yarıştığınızı söylemezdi. * Alice'in Porsche'undaydık. Babam gibi değildi. Babam olsa, aynı şeritte durup ceza yememeye özen gösterirdi. Alice ise, arabaların arasında zikzaklar çizerek ilerliyor, ve Jacob ile benim ikide bir çarpışmamıza sebep oluyordu. Sonunda alışveriş merkezine vardığımızda, güneş tam tepedeydi. Gölgelerin arasında kalmaya özen gösterdik. Benim almak istemeyeceğim şeyleri alıyor, sevinç kahkahaları atıp mağazadaki müşterilerin rahatsız olmalarına sebep oluyordu. Ellerimizde bir dolu poşetle arabaya geldiğimizde, güneş batmak üzereydi. * Akşam avlanıyorduk, yanımda sadece Rosalie ve Emmett gelmişti. Alice ve Jasper. Jasper'ın benim kanıma olan tatsız duyarlılığı yüzünden benden uzak dururlardı. Bir ceylan avladım. Kanının tadı pek hoşuma gitmedi. İki tane avlayıp bu işi bırakmaya karar verdim. Yakındaki bir nehirde ellerimi yıkadım. Rosalie'nin böyle bir sorunu olmazdı. Rosalie, kanın saçlarına bulaşmaması için saçına mükemmel bir topuz yapardı. Emmett ise... şey, o avını bıraktığında şaşırtıcı derecede temizdi. "Bundan hoşlanmıyorum," dedi. "Ayıları özledim, bunlar dövüşemiyorlar." Avımız tamamlanınca, evimize geri döndük. New York'da koşamazdınız. Her yerden bir insan çıkabilirdi. Gece olduğu için dolaşmakla ilgili bir sorunumuz yoktu. "Bak ne diyeceğim," dedi Rose. "Bir disco'ya gidelim!" "Alice ona haber vermezsek bizi öldürür." "Haklısın." dedi Rose, tüm keyfi kaçmıştı. "Eve gidip onları da çağırsak?" diye önerdi. "Olur!" dedim tüm heyecanımla. Eve vardığımızda aylardır ilk kez şaşırdığımı hissettim. Bizim evimizde, bizim salonumuzda, bizim koltuğumuzda başka vampirler vardı! | |
|